Bir Bit Pazarı sabahı izlenimleri


Sabahın erken saatlerinde kalmak için ne tür bir gerekçeniz olmalı? Mesela işe gitmek zorunda olmak olabilir mi ya da derse yetişmeye çalışan bir öğrenci olmak olabilir mi? Bit Pazarına gitmek sabah kalkmak için yeterli bir gerekçe olabilir mi? Bu sabah benim gerekçem oldu. Sabahın erken saatlerinde, henüz İstanbul sokakları hengame içine girmemişken kalkıp Dolapdere’de ki Bit Pazarının yolunu tuttum. Bit Pazarına gitmeden önce Tarlabaşı’nda yaşayan ve Bit Pazarının daimi müdavimlerinden olan bir arkadaşımla anlaştım, birlikte gidecektik. Tarlabaşı durağında indikten sonra mahallenin kentsel dönüşüm kapsamına alınmış kısmından içeriye giriyorum. Koskoca bir alanın etrafı kentsel dönüşüm adı altında yüksek bariyerlerle çevrilmiş durumda ve her yer taş moloz yığını. Burada ki birçok Kürd ve Roman aile düşük bir ücret ödenilerek evlerinden çıkartılıyor ve şehrin uzak yerlerine sürülüyorlar. Buda bize gösteriliyor ki bu toprakların kaderinde değişen bir şey yok; yıllar önce aynı binalarda oturan Rum ve Ermeniler aynı şekilde evlerine, işlerine el konularak sürgün edildiler. Bu evlerde ikinci sürgünü yaşayan Suriyeli Kürd aileler de var. Bu evlerin inşaat alnının içine alınmasıyla birçoğu boş kaldı ve kira fiyatlarının ateşten pahalı olduğu İstanbul’da bu evsiz Suriyeli ailelere birer barınak oldu. Bazı pencerelerin önünde yıkanılıp asılmış elbiseler var. Kısa bir süre sonra o evlerde yılıkdığında bu aileler kendilerine yeni bir yer bulmak zorunda kalacaklar. Belki Suriye’de ki savaş biter ve evlerine dönerler!

İşin sırrı erken gitmekte
Arkadaşımla sözleştiğimiz yerde, Dolapdere Camii’nin önünde buluşuyoruz. Her pazar günü Bit Pazarının yanında Tarlabaşı’nın alt tarafında semt pazarında kurulmakta onun için mahalle oldukça kalabalık ve cıvıl cıvıl görünmekte. Üst geçidi geçtikten sonra ara sokaklarda kurulan pazarın içine giriyoruz. Baştan söylemek gerekir ki buradaki malların çoğu ikinci el ama bu ikinci el eşyalar çalıntı. Çalıntı demekle oradaki satıcıları zan altında bırakmak istemiyorum ama fiyatı artırmak için bunu kendileri de belirtiyorlar. Onun için birçok değerli eşya çok ucuza alınabilir. Pazarda daha çok Kürdler ve Romanlar eşya satmakta; bunlar elbise, ayakkabı, ev eşyaları, çanta, kitap gibi eşyalar satmakta. Pazarda teknoloji ürünleri, saat, şarj, pil gibi eşyalarında daha çok siyahiler satmakta. Siyahiler yabancı ülkede olmalarından mı bilinmez diğerleri gibi müşteri çekme dertleri yok, sakince köşelerinde bekliyorlar. Diğerleri gibi müşteri eşyayı almaktan vazgeçtiğinde fiyatı düşürme müşterinin peşine düşmüyorlar. Siyahi satıcıların yanında büyük bir siyahi alıcı kitlesi de var. Pazarda her şeyi bulabilir insan; Siyah beyaz olan eski fotoğraflardan tut eski antika eşyalara kadar, duş başlığından tut araba direksiyonuna kadar her şey var. Pazarda önemli olan şey erken gitmek, iyi sayılacak eşyalar akşamdan gelenler tarafından alınıyor, geriye kalansa daha az işe yarayanlar. Tezgahlardan yada yere serilmiş eşyaların önünden geçerken dikkatlice bakılmalı, bir çok ayrıntı ilk başta fark edilmiyor. Arkadaşım pazarın başına gittiğimizde geri dönerek tekrar bütün tezgahlara bakmamızı, böylece daha iyi şeyler bulabileceğimizi söyledi. İkinci turda insan fark etmediği bir çok eşya gözüne ilişiyor. Çöpten topladıkları eşyaları getirip satan çöp toplayıcıları da tezgahlarını açmakta ve bunlarda ağırlıklı olarak kitap bulunmakta.

Kimilerine kazanç kapısı
Bu pazara çok gidenlerin oraya verdiği değişik bir isim var, kendi aralarında BÜTO diyorlar. Pazarda en ilginç olan şey birçok değişik kitabın olması. Çok ucuza alınabilinecek her dilden kitap var. Bu son gidişimde Lal Laleş’in Berbejna Rê kitabını oradan 50 kuruşa aldım. Bunun gibi birçok değerli kitap çok ucuza bulunulabilir. Tabi bu ucuzluğu işe çeviren kişilerde var. Sokakta korsan kitap işi yapan bir arkadaşım her bit pazarlarının daimi müşterisi, buradan ucuza aldığı kitapları pahalıya satarak geçimini sağlamakta. Söylediğine göre Bit Pazarından alınan kitaplar korsan kitaplara göre daha ucuz olmakta ve kar oranı daha yüksek olmakta. Bu şekilde kitap alan birçok sahafçı da var. Kitapların yanında bu yöntemi kullanıp iyi kar sağlayan elbise dükkanlarında var. Taksim’de bulunan birçok ikinci el elbise satıcısı mallarını buradan almakta.

Yaver giden şans!
Birlikte pazarı gezdiğim arkadaşım gözüne ilişen bir deri çantayı almak istiyor. Ama tezgaha yanaşmadan önce beni uyarıyor. Pazarda bir şeyde ısrarcı olmayacaksın, ve almaya pek hevesli
görünmeyeceksin, yoksa fiyatta düşme olmaz. Çanta satıcısı çantaya 15 tl fiyat biçiyor. Biz caymak üzereyken 5 tl’de anlaşıyoruz. Arkadaşımda parayı çıkarıp ödüyor. Elimizdeki siyah poşetlerle ve
yorgun bir şekilde pazardan çıkıp yemek yemeye gidiyoruz. Yemekte arkadaşım çantasında yıkık dökük olup olmadığını kontrol etmek istiyor. Yüzünün değişmesiyle bende çantaya bakıyorum. Çantanın içindeki küçük bir cepte 350 lira sıkıştırılmış bir şekilde duruyor. Neyse ki çabuk sakinleşip böyle bir şeyin nasıl alacağı üzerine kafa yoruyoruz ve en mantıklısı olan çanta ç/alındıktan sonra iyi kontrol edilmediğinden bu cüzdan içinde unutulmuş ve bize kadar gelmiş diye karar veriyoruz. Son Bit Pazarımızı “kazançlı” ve tatlı bir şekilde sonlandırıyoruz.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.